Balkanoloji başkanı olarak. ben şunu yaşam hayaımda bilip duyduklarımı ve araştırmalarımı aynen hayatımda iyi kötü pek çok olayı aynen insanın beleğnde nasıl algılandıysa anen araştırmamda köyüm podayvaile aynen ildiklerimi yazıyorm.Biliyoruz İnsan yaadığı müddetce önemli ve önemsiz pek çok olayı doğup büydüğü yerleri ve oraarda yaşadığı ve gördüğü anı ve hayıralarını birçoğunu aklında yani belleğinde aır. Bu DEĞERLER aSIRLIK BİR VATAN YÖRESİNİN GEÇMİŞİNDEN GELEN BÜYÜK VE OLUMLU ETKİLERİ ÇOCUKLUK GÜNLERİNDEN beri yaşlılardan hep masal misali gibi dinlenen ve anlatılan acı tatlı büyük geçmişino unutulmaz anılarından olursa diağon beleğinde yaam boyu kalıcı iz bırakılır.Helede BİR İNASAN NASIL BENİM GİBİ Bulgaristadan Deliormanın bağrında daha 1573 yllarında kurulan Podayva/Ayvaaltı/ köyü hakkında geçirdiğim olaylar ve araştırıp bulduğum anıları ve ve yaam hayatımda göçmen gelinçeye kadar kişisel yaşam uğraşımda ayni yörede yada ayni köyde yaşayan ve toplumsal kaderi kaderi umutsuzluğunda pencesinin yıpratıcı agları içersinde kalmış olan bu insanlar yaamlarını umutsuzlu batağında birlikte sürdükeri yaşam savaşını cenderesinin sindirici kısacından gecer ve kimi kez çok az duyulur. ve yaşanarak görülür. Benimde Balkanoloji başkanı olara Deliormanın Podayva köyünde geen böyle bir yaşamın olaylarla dopdolu yaşam öykümün olabildiğine yararlı yanların bu açıklamda seğilemek istemekteyim.
Tarih boyunça tam 500 yllık bir Osmanlı Hükümdarığı yönetiminde kurulan ve yenileşen köyümüz podayva büyüp yetişmemle anavatan Türkiyeme 1970 ylı Nisan ayında göç ettiğimde Buralarda BU OPRAKLARDAN KOPARILMIŞ BÜYÜK TÜRK TOPLUMUNUN BİR HAVUÇ OLMAKTAN DAHA BÜYÜK DEĞERİ OLDUĞUNU GÖRDÜM Çünkü bu Türk toplumunun günlük yaşam savaşı tarım ve hayvancılık olup uğraşınında özelliklede olumlu yanlarını yansıtığını görmüşümdür. Bu gördüklerimide birçok görüş ve yazı eselerimde aynen yansıtmışımdır. Bu ğün artık kuzey Bulgaristanın Deliorman Bölğesinin tam bağrında bulunan Kemallar /iSPERİH/ bELEDİYESİNİN podayva/ayvaaltı/köyü çok çalışkan bir Türk köyü olmasınla zenğin toprağınla değerli insanlarının büyük çoğunluğu rahmete rahmana kavuşmuşlarsada Rularına şad olsun demekteyi.Bunların yanlız yaşamlarında yaptıarı toplumsal yararlı işlerin bu ğün artık yanlz yararlı izleri ve anıları kalmıştır.
Bu ğün artık köyümüzün yaşamda kalmış olan kimilerinle bunların çocuklarını torunlarını zorunlu göçün yani tehcir göçünün, acımasız, gadar ve yıkıcı kasırğasının yeli ara rüzgarı herbirinin ayrı bir yana vurarak savurmuştur.Bir çoğununda Anavatanın bağrına sığınarak sımsıçak bir konumda kendine yer bulmuştur. Ama artık b insanlarımız kendi kişisel çevreerinin bir başka uyumu içinde sıkışıp kamışlardır. O ESKİ GÜNLERDEKİ GİBİ ÖÇELİKLERİ/ İNSAYATİFLERİ/ o eskideki olan yapılaçakarı sanki hiç yokmuş gibi büyük üzüntünün altında içlerine çekilmişlerdir.
Ne günlerdi o dedelerden kalma güzeli günler. Asırlık vatandan artık günler ümünden kopmuş ve ayrılmıştır. Ana-Baba oçakarında yaşamlarında geçen düğünler,, dernekler, gelenekler, Bayramlar, o tatlı okul çağı günleri Tümünde o pırıl pırıl günlerin silinmez anılar hatıraar olarak o yaşam gerçeğinin mirası veya izleri beyinlerde ançak tatlı bir düş gibi kalmıştır artık sinemelerimizfe.
KİMİ KEZDE-o ğüzeli görkemiyle geçmişi anımsayarak içlerini sarar geçirdikleri o unutulmaz ünlerin yansıması...Sanki içlerinden biri yakar dizileri bir ağıt gibi.
Bu göçler savaşan da beter kardaş.
Göç ,Ateşten bir gömlek gibi yakar,
Dedelerden kalma her şeyi yıkar.
Bu göcler herşey zorla bırakılıp
Gönülden istekle gidilen bir savaş.Böyle göçü , göç eden bilir ançak.
Yaşamın en olmayaçak anında
Sinsi bir duşman gibi çıkıverir.
Tüm gücünle insanın karşısına.
Hiç beklenmedik, istenmedik bir anda.
En önemli işlerini engeler,
Ogünde dek yaptıklarını siler...
Böyle yıkımlı yaşam savaşında.
Geçmişin görkeminden görüntüler gibi,
Yıkılan baba oçagı kalır arkada....
Evet beni gibi göç eden herbir Balkanlı ve Rumeli insanı böyle bir yaşam savaşımı geçirmiş olduğunu tartışmasız görür ve kuşkusuz bunu mutlaka yaşar içinde iz ırakarak unutamaz geldiği memleketini, köy ve şehrini yakın dostu ve arkadaşlarını. İşte Podayva köyü insanımızda böyle bir dramın içersinden gelmesinle birlikte, Balkanlı Türkü ve Muslümanı hep birlikte böyle bir kavram ortasında görülmemiş bir yaşam savaşımı içinde yoğrulmuşlardır. Kişisel ve ulusal varlıklarna bir atkı katabilmek için Dedelerden kama her türlü mal varlığını , evini, yurdunu, bagını, bahçesini, tarlasını, hayvanlarını bırakarak özvaanları Türkiyemize kavuşmayı yeğlemişlerdir. O unutulmaz tehcir göçlerinin yıkımı ve sonsuz acıları düğümlenir içlerinde. Bu Balkan Türk insanı hep Türk ruhunun özelliklerini taşıyan gerçekçi MİLLİYETÇİ VE ATATÜRKÇÜ VATANSEVER İNSANLARDIR.
Bunun için tüm Balkan Türklerinle birlite köyümüz podayvada bilinen Milliyetci Türklerden Nazif UTKUALP, Niyazi Akkılıç- Ahmet Hüseyin,- Ahmet SÜLÜŞEF GİBİ BİRÇOK ÖYDEŞİMİZDE BU DAVALARDA CEZA ÇEKEN CEZAEVERİNDE KALAN KÖYDEŞLERİMİZDİR. Bunun için ben bu bildiğim olayların yaşanığımızdan hepsinin kendini bilen katıksız Türkler olduğumuzun farkındayı.Ellerine yaşam savaşından başka bir varlık, yaşam deneyimi ve özelikle beyinlerinde biriktirdikleri o paha içilmez bilği ve deneyim birikimi en üyük yaşam varlıklarıyla Oasırlık vatan diyarlarında arkalarına bıraktıkları izlerden bilinen ve beklenen gerçeklerdir. Hiçbir imğe/hayal/ izi olmadan bu bir avuç Bulgaristan türkü ve köylüsünün e üstün nitelikli olan insanı insan yapan emek ürünlerinin ufak ama gerçek bir yansımasıdır bu yazımda sunulan yaşadığımız göç bilğileri.
Osmanlı Rus-Türk savaşı yılları sonrası Duşman ordusunun KoçaBalkanın her iki yanından eçtiği bölğe ve yrelerde hemen hemen tek türk okur ve yazar ürk insanı kalmamıştır. Bu yerlerde sag kalabilmiş Türkler arasında Okur-Yazar Aydınlar artık hiç bulunmayormuş. Azınlık durumu Statüsü
düşürülmüş olup yeni kurulmuş olanBulgar Prensliğindeki Türk kitlesinin 1890 tarihinde dahi birçok kölerde ve şeirlerde Türk okuları açılamamıştı. Çünkü öğretmen kıtlığıda zuhur etmişti. İşte Kuzey Bulğaristanın Delioran köyleride bu gibi öğretmensizlik istinatlarından dolayı Razgrad ilinin Podayva köyünde Tür okulunda ançak 1890 yılından sonra dinsel nitelikli öğretim yapılmasına izin verişlebilmiştir. Verilen bu iinname Bulgaristan Türk müslüman okullarında 1959 tarihine kadar devam etmiştir. 1959/60 DERSYILINDAN SONRA 1974/75 Yıllarından sonra Türkçemiz tamamen yasaklanmıştır. Daha SONRADA TOTALİTER jİVKOFUN KOMUNİST DÜZENİNDE ARTIK OK YAYINDAN FIRLAYARAK 1984/1990 YINDA DİN- DİL- İSİM değiştirme kampanyasına devlet terörünle geçilerek Lakin milli mücadeleye giren Türk toplumu 1990/tarihinde emeline kavuşarak Hak ve Özgürlük hareketini kurarak yeni bir Demokrasiye geçerek biraz rahatlamaya gidiliyor ama ne yazikki 1984/90 yıları Zoraki göçte 360250 kişi AnaVATANA göç gelen Bulgaristan türkleri oldu
KÖYER ÖĞRETMENSİZ VE ÇOCUKSUZ KALINCADA YENİDEN ACILMASINA IRKCI BULGAR YÖNETİMİ tÜRK eĞİTİMİNİ YENİDEN SÜRÜNÇEME KOYDU. Şimdi yeniden demokrasi mücadelesini Avrupa Birliğine yapılan istekler doğrultusunda yapılsada hiç bir netiçe elde olmayor. Bakalım bu işlerin sonu nereye kadar süreçektir. Balkanoloji başkanı Niyazi Akkılıç EMAİL/niyaziakkılıç@hotail.com.tr. gsm/0535/7910694. http/balanolojicom.tr. selamlar.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder