22 Nisan 2011 Cuma

OSMANLIDA PODAYVA KÖYÜ ARAŞTIRMALARI

Balkanoloji başkanı olarak. ben şunu  yaşam hayaımda   bilip  duyduklarımı ve araştırmalarımı   aynen hayatımda   iyi kötü   pek çok olayı aynen  insanın  beleğnde nasıl algılandıysa anen araştırmamda köyüm podayvaile aynen   ildiklerimi yazıyorm.Biliyoruz İnsan yaadığı   müddetce önemli ve önemsiz  pek çok olayı doğup büydüğü yerleri ve oraarda yaşadığı ve gördüğü  anı ve hayıralarını  birçoğunu    aklında yani belleğinde  aır. Bu DEĞERLER aSIRLIK BİR VATAN YÖRESİNİN GEÇMİŞİNDEN GELEN BÜYÜK VE OLUMLU ETKİLERİ ÇOCUKLUK GÜNLERİNDEN  beri yaşlılardan hep masal misali gibi dinlenen ve anlatılan acı tatlı büyük geçmişino unutulmaz anılarından olursa diağon beleğinde yaam boyu kalıcı iz bırakılır.Helede  BİR İNASAN  NASIL BENİM GİBİ  Bulgaristadan  Deliormanın  bağrında  daha  1573 yllarında kurulan Podayva/Ayvaaltı/ köyü hakkında geçirdiğim  olaylar ve araştırıp bulduğum anıları  ve   ve yaam hayatımda  göçmen gelinçeye kadar kişisel yaşam uğraşımda ayni yörede yada ayni köyde yaşayan ve toplumsal kaderi kaderi umutsuzluğunda pencesinin yıpratıcı agları içersinde kalmış olan  bu insanlar   yaamlarını  umutsuzlu batağında birlikte sürdükeri yaşam savaşını cenderesinin sindirici kısacından gecer ve kimi kez çok az duyulur. ve yaşanarak  görülür. Benimde Balkanoloji  başkanı olara Deliormanın  Podayva köyünde geen böyle bir yaşamın olaylarla dopdolu yaşam öykümün olabildiğine yararlı yanların bu   açıklamda  seğilemek istemekteyim.
Tarih boyunça  tam 500 yllık bir Osmanlı Hükümdarığı yönetiminde  kurulan ve  yenileşen köyümüz podayva büyüp yetişmemle  anavatan Türkiyeme  1970 ylı Nisan ayında göç ettiğimde Buralarda BU OPRAKLARDAN KOPARILMIŞ BÜYÜK TÜRK TOPLUMUNUN   BİR HAVUÇ  OLMAKTAN DAHA  BÜYÜK DEĞERİ OLDUĞUNU GÖRDÜM    Çünkü bu Türk toplumunun günlük yaşam savaşı tarım ve hayvancılık olup    uğraşınında özelliklede olumlu yanlarını yansıtığını görmüşümdür. Bu gördüklerimide birçok  görüş ve  yazı  eselerimde aynen yansıtmışımdır. Bu ğün artık kuzey Bulgaristanın Deliorman  Bölğesinin  tam bağrında bulunan   Kemallar  /iSPERİH/ bELEDİYESİNİN podayva/ayvaaltı/köyü çok  çalışkan bir   Türk köyü olmasınla zenğin   toprağınla  değerli  insanlarının  büyük çoğunluğu rahmete rahmana  kavuşmuşlarsada  Rularına  şad olsun demekteyi.Bunların yanlız yaşamlarında yaptıarı toplumsal  yararlı işlerin  bu ğün artık   yanlz yararlı  izleri ve anıları kalmıştır.
 Bu ğün artık köyümüzün  yaşamda kalmış olan  kimilerinle bunların çocuklarını torunlarını zorunlu göçün yani  tehcir  göçünün, acımasız, gadar ve yıkıcı kasırğasının  yeli ara rüzgarı herbirinin ayrı  bir yana  vurarak savurmuştur.Bir çoğununda Anavatanın bağrına sığınarak  sımsıçak  bir konumda kendine yer bulmuştur. Ama artık b  insanlarımız kendi kişisel çevreerinin  bir başka uyumu içinde sıkışıp kamışlardır. O ESKİ GÜNLERDEKİ GİBİ ÖÇELİKLERİ/ İNSAYATİFLERİ/ o eskideki olan  yapılaçakarı sanki hiç yokmuş gibi büyük üzüntünün altında içlerine çekilmişlerdir.
Ne günlerdi o dedelerden kalma güzeli günler.  Asırlık vatandan artık günler ümünden kopmuş ve ayrılmıştır. Ana-Baba  oçakarında  yaşamlarında  geçen  düğünler,, dernekler, gelenekler, Bayramlar, o tatlı  okul çağı günleri  Tümünde o pırıl pırıl  günlerin silinmez anılar hatıraar olarak  o yaşam  gerçeğinin mirası veya izleri  beyinlerde ançak tatlı bir düş gibi  kalmıştır artık sinemelerimizfe.
KİMİ KEZDE-o ğüzeli  görkemiyle geçmişi anımsayarak içlerini sarar geçirdikleri o unutulmaz ünlerin yansıması...Sanki içlerinden biri  yakar dizileri  bir ağıt gibi.
Bu göçler savaşan  da beter kardaş.
Göç ,Ateşten bir gömlek gibi yakar,
Dedelerden kalma her şeyi yıkar.
Bu göcler herşey zorla bırakılıp
Gönülden istekle gidilen bir savaş.Böyle göçü , göç eden bilir ançak.
Yaşamın en olmayaçak anında
Sinsi bir duşman gibi çıkıverir.
Tüm gücünle  insanın karşısına.
Hiç beklenmedik, istenmedik bir anda.
En önemli işlerini engeler,
Ogünde  dek yaptıklarını siler...
Böyle yıkımlı  yaşam savaşında.
Geçmişin görkeminden görüntüler gibi,
Yıkılan baba oçagı kalır arkada....
Evet  beni gibi  göç eden  herbir  Balkanlı ve Rumeli insanı böyle bir yaşam  savaşımı  geçirmiş olduğunu tartışmasız görür ve kuşkusuz bunu mutlaka yaşar  içinde iz ırakarak unutamaz   geldiği  memleketini, köy ve şehrini   yakın dostu ve  arkadaşlarını. İşte Podayva köyü   insanımızda  böyle bir   dramın içersinden gelmesinle birlikte, Balkanlı Türkü ve Muslümanı  hep birlikte böyle bir kavram ortasında görülmemiş bir yaşam savaşımı içinde  yoğrulmuşlardır. Kişisel ve ulusal varlıklarna bir atkı katabilmek için Dedelerden kama her türlü mal varlığını , evini, yurdunu, bagını, bahçesini, tarlasını, hayvanlarını  bırakarak   özvaanları Türkiyemize kavuşmayı yeğlemişlerdir. O unutulmaz  tehcir göçlerinin yıkımı ve  sonsuz acıları  düğümlenir  içlerinde. Bu Balkan Türk insanı hep Türk ruhunun özelliklerini taşıyan  gerçekçi MİLLİYETÇİ    VE   ATATÜRKÇÜ VATANSEVER İNSANLARDIR.
Bunun için tüm  Balkan Türklerinle birlite  köyümüz podayvada bilinen Milliyetci Türklerden  Nazif UTKUALP,  Niyazi Akkılıç- Ahmet Hüseyin,- Ahmet SÜLÜŞEF GİBİ BİRÇOK  ÖYDEŞİMİZDE BU DAVALARDA CEZA  ÇEKEN   CEZAEVERİNDE KALAN  KÖYDEŞLERİMİZDİR.   Bunun için   ben bu bildiğim olayların yaşanığımızdan hepsinin kendini bilen katıksız Türkler olduğumuzun farkındayı.Ellerine yaşam savaşından başka bir varlık,  yaşam deneyimi ve özelikle beyinlerinde biriktirdikleri o paha içilmez bilği ve deneyim birikimi en üyük yaşam  varlıklarıyla Oasırlık vatan diyarlarında arkalarına bıraktıkları izlerden bilinen ve beklenen  gerçeklerdir. Hiçbir imğe/hayal/ izi olmadan bu bir avuç   Bulgaristan türkü ve köylüsünün e üstün nitelikli  olan insanı insan yapan emek ürünlerinin ufak ama gerçek bir yansımasıdır bu  yazımda sunulan    yaşadığımız  göç bilğileri.

Osmanlı Rus-Türk savaşı yılları  sonrası Duşman ordusunun  KoçaBalkanın her iki yanından eçtiği bölğe ve yrelerde hemen hemen tek türk okur ve yazar ürk insanı kalmamıştır. Bu yerlerde  sag kalabilmiş Türkler arasında Okur-Yazar Aydınlar  artık hiç bulunmayormuş. Azınlık durumu  Statüsü
düşürülmüş olup  yeni kurulmuş  olanBulgar Prensliğindeki Türk  kitlesinin 1890 tarihinde dahi birçok kölerde ve  şeirlerde Türk okuları açılamamıştı. Çünkü öğretmen  kıtlığıda   zuhur etmişti. İşte Kuzey Bulğaristanın  Delioran köyleride bu gibi öğretmensizlik   istinatlarından dolayı  Razgrad ilinin Podayva köyünde Tür okulunda ançak 1890 yılından sonra dinsel nitelikli öğretim yapılmasına  izin verişlebilmiştir. Verilen bu iinname  Bulgaristan Türk  müslüman okullarında 1959 tarihine kadar devam etmiştir.  1959/60 DERSYILINDAN SONRA 1974/75 Yıllarından sonra Türkçemiz tamamen yasaklanmıştır. Daha SONRADA TOTALİTER jİVKOFUN  KOMUNİST DÜZENİNDE  ARTIK  OK  YAYINDAN FIRLAYARAK 1984/1990 YINDA DİN- DİL- İSİM  değiştirme  kampanyasına  devlet  terörünle geçilerek  Lakin milli mücadeleye giren Türk toplumu   1990/tarihinde  emeline kavuşarak  Hak ve Özgürlük hareketini kurarak yeni bir Demokrasiye geçerek    biraz rahatlamaya gidiliyor ama ne yazikki  1984/90 yıları Zoraki göçte  360250 kişi  AnaVATANA göç  gelen   Bulgaristan türkleri oldu  
   KÖYER  ÖĞRETMENSİZ  VE  ÇOCUKSUZ KALINCADA  YENİDEN ACILMASINA    IRKCI BULGAR YÖNETİMİ  tÜRK eĞİTİMİNİ YENİDEN SÜRÜNÇEME KOYDU.  Şimdi  yeniden  demokrasi mücadelesini Avrupa  Birliğine   yapılan   istekler   doğrultusunda     yapılsada  hiç bir netiçe elde    olmayor.   Bakalım  bu işlerin sonu nereye kadar süreçektir.  Balkanoloji başkanı Niyazi Akkılıç EMAİL/niyaziakkılıç@hotail.com.tr.    gsm/0535/7910694.   http/balanolojicom.tr.  selamlar.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder